İngilizce konuşurken neden heyecanlandığımızı diğer yazılarımda paylaşmıştım. Bu yazımda ise herhangi bir İngilizce konuşma deneyiminin nasıl bir özel derse dönüştürülebileceğinden bahsedeceğim.
Diyelim ki, İngilizce konuşma korkunuzu bir şekilde yendiniz ve düzenli olarak İngilizce konuşabileceğiniz ortamlara gidiyorsunuz. Şimdi sırada konuşma sırasında yeni cümle kalıpları ve ifadeleri öğrenme var. Bu noktada konuştuğunuz kişinin İngilizce seviyesinin ne kadar iyi olduğuyla ilgilenmeyin. Elbette ki, konuşmanın sizin için ilgi çekici olması gerek ancak seviyesi sizden düşük ya da çok yüksek diye kimseyle konuşmamazlık etmeyin. Unutmayın burada amaç sizin pratik yapmanız. Bu konuda inatçı olun.
Konuştuğunuz kişiye dikkat kesildiniz ve konuşma bir şekilde akıyor. Karşınızdakinin kullandığı ifadelere odaklanın. Sizin kullanmadığınız bir ifade kullanıyor mu? Eğer cevabınız "evet"se o ifadeyi hangi bağlamda kullanıyor? O sırada konuştuğunuz konu neyle ilgili? İfadeyi yakaladığınızda konuştuğunuz kişinin sözünü kibar bir şekilde kesin ve ona o kullandığı ifadenin ne anlama geldiğini sorun. Aşağıdaki örnek diyaloğu inceleyin:
...
Meg:
- After that when I was in Spain, I saw that people are relaxed and carefree. I told my friend...
Servet:
- Sorry. I need to ask you something. You said "carefree"? What's that?
Bu noktada Meg, eğer çok kaba biri değilse, nazikçe "carefree" sözcüğünün anlamını açıklayacaktır. O sırada hemen telefonunuza not alın ve sözcüğün anlamını doğru anladığınızı teyit edin. Bu noktadan sonra "carefree" sözcüğü artık sizin hedef sözcüğünüz. Bu ifadeyi konuşmanın geri kalanında siz de kullanmaya çalışın ve konuştuğunuz kişiye kelimeyi doğru kullanıp kullanmadığınızı sorun.
Burada kullandığımız yöntem "Acceptence of Vulnerability" yani kırılganlığını kabul etme dediğimiz olgudur. İnsanların sosyal anksiyeteye sahip olmalarının en önemli sebeplerinden biri onların kırılgan oldukları alanlarla ilgili güçlü görünmeye çalışmalarıdır. Kişi kendinden emin olduğu bir konuda insanların onun hakkında ne düşündüğünü çok önemsemez. Biz ise kendimizi geliştirmeye çalıştığımız bir konuda (İngilizce konuşma) kendimize ve karşımızdaki kişiye, ondan yardım isteyerek (bilmediğimiz bir ifadenin anlamını sorma) ve aldığımız yardımı uygulamaya geçirerek (yeni öğrendiğimiz ifadeyi konuşmamızda kullanma) kırılganlığımızı kabul ediyoruz. Bu hem kendimizle ilgili olan diyalogda bizim savunma duvarımızı alçaltmamıza, dolayısıyla yeni bir bilgiyi daha kolay öğrenmemize hem de karşı tarafın belli bir konudaki üstünlüğünü kabul etmemiz ve dolayısıyla onun egosunu okşamamıza ve bunun sonucunda o insanın da çok büyük ihtimalle bize yardım etmek istemesine yol açıyor.
Bu kısımda bazılarınızın aklına "Ya benim aptal olduğumu düşünürlerse?" gibi bir soru gelecek. Ya da "Bu kadar basit bir şeyi sorduğum için kendimi kötü hissediyorum" da diyebilirsiniz. Fakat burada size o sırada yürüttüğünüz tüm diyaloğun kişisel gelişiminizle alakalı olduğunu hatırlatmam gerek. Siz o insanı çok sevdiğiniz ya da onsuz yaşayamayacağınız için değil sadece o insanla İngilizce pratiği yapmak için oradasınız. Bırakın sizin hakkınızda ne düşünürse düşünsün. En fazla bir daha görmezsiniz, olur biter. Ancak diyalogda olduğunuz kişi çok büyük ihtimalle sizin rahatlıkla yardım isteyebilen biri olduğunuz için özgüvenli ve olgun biri olduğunuz fikrine kapılacak ve sizin kendinizi geliştirme ile ilgili gayretiniz karşısında size saygı duyacak.
Bu anlattığım durum iki eşit statüdeki insan ya da sizden belli konularda üstün olduğunu düşündüğünüz kişilerle olan diyaloğunuz için geçerliydi. Peki ya o sıradaki sosyal statü açısından sizin üstün olduğunuz durumlarda ne yapacaksınız? Örneğin üniversitede öğretmensiniz ve öğrencilerinize İngilizce ders anlatmanız gerekiyor. Ya da askersiniz ve astlarınızın bulunduğu bir ortamda İngilizce konuşmanız lazım. Aynı sosyal dinamikler ve aynı strateji geçerli olacak mı? Evet. Sizin konuşmanız sırasında astınızdan daha az bildiğiniz bir bilgi olması kadar doğal bir durum yok. Bu sizin genel durumda onun üstü olduğunuz gerçeğini değiştirmez. Eğer değiştireceğini düşünüyorsanız aranızdaki ast-üst ilişkisi fazla kırılgandır. Size tavsiyem, liderlikle ilgili kitaplar okumanız veya seminerlere katılmanız. Kimse İngilizcesi daha alt seviyede diye daha kötü bir lider olmaz. Ayrıca çok spesifik bir konuda astınıza bir şey danışmanız yine onun egosunu okşayacaktır ve sizi daha özgüvenli bir lider olarak görecektir.
Bu dediğim stratejiyi uygulayarak İngilizce konuşma seanslarınızın her birini bir İngilizce özel dersine dönüştürebilirsiniz. Bu seansların sayısını ne kadar çok arttırırsanız o kadar fazla şey öğrenirsiniz. Unutmayın. Bütün mevzu aslında bir oyun ve siz de bu oyunun bir parçasısınız. Oyunu gereğinden fazla ciddiye alırsanız oyundan zevk alamazsınız. Eğer oyundan zevk almaya odaklanırsanız oyunu her geçen gün daha iyi oynamayı öğrenirsiniz.