Birçok kişi İngilizce konuştuğunda eleştirilmekten ve başkaları tarafından yargılanmaktan korkuyor. Kimi zaman insanlar hedef dilde dertlerini anlatmaya çalışırken "Ona öyle denmez; şöyle denir"ciler araya girip söyledikleri ifadeyi düzeltmeye kalkıyorlar. Bu her ne kadar kaba bir davranış olsa da -Bunu birinin size ana dilinizde yaptığını düşünün- diğer kişiler bu davranışı sözüm ona iyilik adına yaptıklarını söylüyorlar. Bu yazıda bu durumun neden kabalık olduğunu ve bu gibi durumlarla başa çıkmak için nasıl bir zihin setine sahip olmanız gerektiğinden bahsedeceğiz.
Şimdi olaya daha geniş bir perspektiften bakalım. Örneğin, spor salonuna yeni başladınız. Hareketleri yeni öğreniyorsunuz ve alakasız biri ya da bir arkadaşınız hiç üzerine vazife olmadan ve siz sormadan gelip hareketi yanlış yaptığınızı söylüyor ve size doğrusunu gösteriyor. Bir diğer örnek, yeni bir ilişkiye başladınız ve bu konuda çok heyecanlısınız. Arkadaşınızla sevincinizi paylaşmak istiyorsunuz ama o da ne? Siz ne kadar mutlu olduğunuzu anlatırken arkadaşınız aslında insanlara neden güvenmememiz gerektiğinden bahsetmeye başlıyor ve sevincinizi paylaşmak yerine size öğütler yağdırıyor.
Bu gibi durumlarda içimizde oluşan duygu kaosu hiçbirimiz için yeni değil. Anlamlandıramadığımız bir öfke ve bıkkınlık hissiyle karşı karşıya kalıyoruz ancak bu insanların bize gerçekten iyilik için yardımcı olmaya çalıştıklarını zannedip kendimizi bir kat daha kötü hissediyoruz. "O bunu benim iyiliğim için söylüyor ama bense ona gıcık oluyorum. Ne pis bir insanım!" diye kendimizi yargılıyoruz. Peki gerçekten de durum böyle mi?
"İnsanlar sizin iyi olmanızı isterler ancak onlardan daha iyi olmanızı istemezler" Bu söz insanın dürtüsel tarafıyla ilgili çok şey anlatır. İnsanlar gelişimleri için adım atmaya karar verip kendi gerçekliklerini değiştirmeye başladıklarında çevrelerindeki bazı "kaybedenler"in saldırısına uğrarlar çünkü değiştirmeye çalıştığımız hayatımız, çevremizdeki bu "kaybedenler"in hayal gücü sınırlarına meydan okur ve bu durum onları rahatsız eder. Artık biz onlardan "daha iyisi"ni yapabileceğizdir ve bu onların beceriksizlerini ifşa edecektir. İşte bu yüzden insanlar sizin onlardan daha iyi olmanızı istemez ve bu yüzden insanlar işinize burnunu sokmayı kendilerine bir vazife olarak görür.
Diğer bir tipoloji ise bazı konularda son derece donanımlı olup çevresini kendinden düşük profildeki insanlarla donatanlardır. Siz eğer bu donanımlı kişinin çevresindeki daha düşük profilli insanlardan biriyseniz bu durumun farkında olmayabilirsiniz. Bunu fark edip değiştirmek için bir adım attığınızda sosyal çevrenizin merkezinde yer alan "lider" bu durumdan rahatsız olabilir. Eğer kendisi bu durumdan rahatsız oluyorsa ve bu rahatsızlığı size yansıtıyorsa çok büyük ihtimalle duygusal zekası çok da gelişmemiş bir bireydir. Bu rahatsızlığın sebebi, o kişinin sizi artık onun liderliğine bir tehdit olarak görmeye başlamasıdır. Siz her ne kadar tehdit olmadığınıza dair onu ikna etmeye çalışsanız da o, siz baş koyduğunuz kendinizi geliştirme yolundan vazgeçmediğiniz sürece bu tehditi hissedecektir ve bunda kendince haklıdır. Kendinizi gerçekten geliştirmek istiyorsanız bazı ilişkileri sonlandırmanız ya da yeniden tanımlamanız gerekebilir. Bunun örneğini iş yaşamındaki ilişkilerde sıklıkla görebiliriz.
Siz ise, sırf bu olgu yüzünden başarısızlık kadar başarılarınızdan da korkuyorsunuz çünkü başarı değişimin sorumluluğunu da getirecek. Siz başardıkça artık eski çevreniz sizi kabul etmekte zorlanacak ve kendinizi sebepsiz tartışmaların içinde bulacaksınız. Bu yazıyı okuduktan sonra önünüzde iki tercih var: Ya çevrenizdeki geç ergenleri ürkütmeden 20-30-40 yıldır olduğunuz insan olmaya bu sıkışmışlık duygusuyla devam edeceksiniz ya da olmak için doğduğunuz insana dönüşme sorumluluğunuzu ele alacaksınız ve başarının bedelini ödeyeceksiniz. Korkmayın! Sadece sosyal çevreniz değişecek ve siz kendinizin en iyi arkadaşı olmayı öğreneceksiniz.
Bu kısımdan itibaren İngilizce konuşurken eleştirilme korkunuzu nasıl aşabileceğinizden bahsedeceğim. Öncelikle bu işle ilgili bir günlük tutmayla işe başlayın ve her gün beş dakika dahi olsa İngilizce konuşma korkunuz üzerine düşünün ve düşüncelerinizi bu deftere yazın. Bu sizin korkunuzla yüzleşmenizi ve beyninizi yeniden programlamanızı sağlayacak. Belli bir süre bunu devam ettirip kendinizi daha rahat hissetmeye başladığınızda kendi kendinize İngilizce konuşma seansları yapın. Bu seansları yine minimum beş dakika şeklinde başlatın. Konuşma seansınız bittikten sonra duygu ve düşüncelerinizi defterinize işleyin. Konuşma seanslarınız ilerlediğinde ve kendi kendinize konuşurken rahatladığınızda sesinizi kaydedin ve dinleyin. Yine duygu ve düşüncelerinizi not alın. Egzersiz yaparak geçirdiğiniz günler arttıkça egzersiz sürenizi de arttırmayı hedefleyin. Bir sonraki aşama İngilizce konuşulan yerlerde kendinizi test etme. Konuşma kafeleri, expat buluşmaları, iş toplantıları ya da yabancı dil konuşulan farklı ortamlara kendinizi sokun ve bu ortamlarda olabildiğince diyalog kurmaya çalışın. Sonrasında eve döndüğünüzde yine duygu ve düşüncelerinizi yazın. Unutmayın. Konfor alanı statik değil dinamiktir. Siz kendinizi belli ölçüde ne kadar zorlarsanız konfor alanınız o kadar genişler. Ve yine konfor alanınızın içinde ne kadar uzun süre durursanız konfor alanınız o derece daralır.