Hedef dildeki otomatiklik, (automaticity) kişinin okuma, dinleme, yazma ya da konuşma becerilerinden herhangi birini sergilerken ana dilinden çeviri yapmadan ve doğrudan hedef dili kullanarak beceriyi uygulamasıdır.
Okuma becerisini göz önüne aldığımızda kişi, okuduğu materyali çeviri yapmadan anlamlandırabiliyorsa hedef dildeki otomatikliği gelişmiş demektir. Elbette burada işin içine hangi seviyede okuma yapıldığı girer. Örneğin, okuma düzeyi A2 seviyesinde olan birey, "How are you?" cümlesini okuduğunda anadiline çevirme ihtiyacı hissetmeyecek ve bu cümle, kişinin zihninde bir imge yaratacak ve hedef dilin (İngilizce) dışına çıkılmadan anlama (comprehension) sağlanacaktır.
Oysa okuma becerisi yine A2 düzeyinde olan kişi, "A critic's evaluation of a work of art involves a detailed assessment" cümlesini okuduğunda cümlenin içinde kullanılan ileri seviyedeki kelimeler (örn. "critic", "evaluation" veya "assessment") ya da bu örnek cümle dışındaki bazı durumlarda ileri düzey dil bilgisi yapıları, kişinin cümleyi anlamasına (comprehension) engel olacaktır. Bu durumda bireyin sözlük yardımıyla bu cümleyi çevirmeye çalışıp bu çevirinin doğruluğunu öğretmeninden alacağı yardımla kontrol etmesi ve cümlenin ya da ifadenin anlaşılmasında güçlük yaratan şeyin oradaki bir kelimenin kavramsallaştırılması mı yoksa bir dil bilgisi yapısının zorluğu mu olduğunu idrak etmesi gerekir.
Fakat maalesef genellikle yapılan, yukarıda örneğini verdiğim, "How are you?" gibi cümlelerin çevirisi ve tam aksine, daha ileri düzeyde olan "A critic's evaluation of a work of art involves a detailed assessment" gibi cümlelerin üstünkörü geçiştirilmesidir çünkü ilk cümle, öğrenen kişinin seviyesinde olduğu için çevirisi kolaydır ve kişi bunu çevirebildiğini ve anlayabildiğini gördüğünde mutlu olur ve kısmi bir ego tatmini yaşar. Diğer taraftan, ikinci cümlede kendisine zorluk yaratan şeyin ne olduğunu analiz etme, ilgili kelimeleri kavramsallaştırma, eğer varsa zorluk yaratan dil bilgisi yapısının öğrenilmesi ve tüm bunları yapmak için öğretmene soru sorma zor olduğundan, kişi bu eylemlerden kaçınır. Buradaki zorluklar hem yukarıda bahsi geçen eylemleri yapmanın beyin tarafından fazladan kalori yakımı hem de Türk toplumunun kodlarında yer alan "Bir şeyi anlamadığında soru sorma ki ahmak sanmasınlar" düsturunun dışa yansımasıdır. Bu ikincisi, özellikle örgün eğitimde çeşitli unsurlar tarafından çokça pekiştirildiği için bireyin merakı yıllar içinde sönümlenmiştir ve maalesef kişi, nereyi anlamadığını da artık ayırt edemez hale gelmiştir. Bu cendereden kurtulmak için bireyin yapması gereken, ego gömleğini çıkarıp, ilmine ve tecrübesine güvendiği öğretmeninin ona verdiği dönütleri dikkatle dinleyip çalışmalarını bu yönde değiştirme çabasına girmesi ve kendisine karşı acımasız şekilde dürüst olmasıdır. Kişi, ancak ve ancak anladığını düşündüğü yerleri bile doğru anlayıp anlamadığı noktasında şüphede olup bunlarla ilgili soru sorabildiğinde gelişim gösterebilecektir.